Wednesday, April 16, 2008

ARTIK BAZI YAZILARIM BURADA OLMAYACAKLAR; BİR KİTABA TAŞINDILAR!


Bugünlerde farklı bir sevinç yaşıyorum. Bu bloglarda görmeye alışkın olduğunuz yazıların bir kısmı buradan ayrıldılar. Buradan "taşınmış olan" yazılarım, Neden?Kitap Yayınevi’nden çıkmış bulunan “Hayatı Iskalama! Lüksün Yok” adlı kitapta toplandılar. Kitapta yer alacak yazıların içeriklerini çıkarıp, onların yerlerine kitabın kapak resminin de yer aldığı duyurular koyduğum için, hangi yazılarımın kitapta yer almış olduklarını sizler de görebilirsiniz. Kitabımı şu anda özellikle www.kitapyurdu.com adresinden, diğer internet kitap sitelerinden ve kitapçılardan edinebilirsiniz.

Kitaba doğru giden yazılarım, bir dostun önerisini dikkate almamla birlikte başladı. Sevgili arkadaşım Gökhan Yorgancıgil, bundan yaklaşık 3 yıl önce bana, kendime ait bir web sitesi açmakta ağır davrandığımı, istersem bloglarda yazabileceğimi söyledi. Ben de hemen internette bir blog açtım ve sonra o blogların sayısı 15’i buldu. İlkokuldan beri süregelmiş olan yazma alışkanlığım, böylelikle internete taşınmıştı.

Benim kendilerini çok iyi tanıdığım, ama beni hiç tanımayan bazı kişiler, (herhangi bir yazılı metinden yararlanabilecek bir bakış açısına sahip olmadıklarından olsa gerek) yazarlığın herhangi bir yararı olmadığını söylemişlerdi! Bu tür kişilerin söylediklerine burada yer vermemin sebebi, onların bu yöndeki düşüncelerini önemsemem değildir. Sizin de olumlu ve uzun vadeli çalışmalarınızla ilgili olarak bu tür yorumlar duyabileceğinizi ve vaz geçmemeniz gerektiğini vurgulama arzumdur. Ben yazmaya devam ettikçe, okurlarım beni buldu. Yazılarımın bir çok kişiye umut ve yeni açılımlar vermiş olduklarını görmüş oldum.

Derken, bir gün elektronik posta adresimde bir mesaj gördüm. Bu mesajda, Neden?Kitap Yayınevi’nin
Kıymetli Halka İlişkiler Sorumlusu Nazar Çiftpınar Hanımefendi, yayınevi olarak yazılarımla ilgilendiklerini ve yazılarımın bir kısmını kitap hâline getirmek istediklerini belirtmişlerdi. Ben de yayınevinin web sitesini inceledikten sonra, görüşebileceğimizi söyledim.

Daha sonra yayınevinin web sitesini inceledim ve ortak çalışmalar yapmaya hazır bir şekilde, Necati Bey ve Nazar Hanımla görüştük. Yazıların kitaba dönüşme serüveni bugüne geldi.

Bu kitabı, hayata gerçekçi ama bir yandan da olumlu bir perspektiften bakmayı becerebilen veya beceremeyen herkese önerebilir veya hediye edebilirsiniz. Ben, hayatın gerçeklerinden hiç de habersiz olmadığımı, aksine bu gerçeklere dair ciddî ve bazen de beni çok hırpalayan bir farkındalık taşıdığımı ve bunlarla birlikte yine de iyimser olabildiğimi düşünüyorum. Bu yazılarda romantik bir iyimserlik değil, acısı çekilmiş bir iyimserlik göreceksiniz.

“Olumlu mesajlar vermek kolay! Siz benim yaşadıklarımı nerden bileceksiniz?” tarzı ifadeler için cevabım da hazır!: “Sizler de benim yaşadıklarımı bilmiyorsunuz!” Bu yazılar, size arabesk gelebilecek bir tabirle "hüzün topladığı hâlde neşe dağıtmaya çalışan” bir şairin yazılarıdır.

Bu kitabı okuma kitabı olarak kullanabileceğiniz gibi, tartışma gruplarında ortak bir metin olarak kullanabilir ve fikir egzersizleri yapabilirsiniz. Hatta ders kitabı olarak bile kullanabilirsiniz. Yazılar deneme türünde yazılmışlardır ve maddeler hâlinde tavsiyeler vermektense, aslında bir şeyleri paylaşmayı amaçlamışlardır! Bu denemelere, yazarın yüksek sesle düşündüğü yazılar olarak da bakabilirsiniz.

Kitabım çıktığında onu çocuklarımdan birisi gibi bağrıma bastım. Çünkü bu yazılar ve sonunda onların bir kısmının toplandığı bu kitap, benim eserlerim gibi görünseler de, aslında onlar da, çocuklarım gibi, birer hediyedirler.
--------------------------
www.savassenel.com
--------------------------
Konuyla İlgili diğer yazılar, öneriler: Görmek istediğiniz linkin adını tıklayınız:
"Hayatı Iskalama Lüksün Yok!" adlı şiir
Nazım Hikmet Ran Hakkında
Gökhan Yorgancıgil Hakkında
Gökhan Yorgancıgil ile yapılmış olan bir öportaj
www.kitapyurdu.com
Neden Yazıyorum? Zorum Nedir?
Size “deli”, Bana “Yazar” Derler!
Madem ki Zekîyim, O Hâlde Kitap Okumama Gerek yok! (mu?)
Okumadan Yaşanır mı?
Kitap Satın Almak, Araba Satın Almaktan Daha Zor (mu?)
Kitaplardan neler Bekliyoruz?
Okuma Etkinliğinden Tasarruf Edilir mi? Kumdan kale yapılır mı?
Kitaplar Hep Aynı Şeyleri mi Söylerler?
Çok Kitap Okudum da Hayatım Değişti!
Kitaplarla Anılmak İsterim! Fena mı Ederim?
Kitaplar Teorik Şeyler midir?
Okumanın Bana Çocuklukta Kazandırdıkları
Çocuklar Okumayı Sevebilirler mi?
-----------
Konuyla ilgili film-kitap önerileri yapmak-almak ve yorumlarınız için:
MSN: savassenel@hotmail.com
savassenel@yahoo.com

Friday, April 11, 2008

KURNAZ DEĞİLİM, AMA KURNAZLARI TANIRIM!

Yürümeye yeni başlamış bebeklerle oyun oynamışlığınız varsa, mutlaka siz de benim gördüğümü görüp-gülmüşsünüzdür. Bebecik saklambaç oynarken, siz onu görmeyesiniz diye kapının arkasına “güya “saklanır. “Güya saklanır” diyorum, çünkü kapının diğer tarafına değil, size bakan tarafına saklandığı için onu görürsünüz! Ama “sen nerdesin yahu?” deyip sonra da “aaa buradaymış” deyip, onu güç-bela bulmuş gibi rol yaparsınız ki, bebecik neşeyle ve gevrek gevrek gülsün.

Buna benzer kurnazlıkları yetişkinler de bol bol yaparlar. Yapılan şeyin kurnazlık olduğu aşikârdır, ama siz yine de duruma göre davranırsınız ve neler düşündüğünüzü belli etmezsiniz.

Mesela “yurdum insanına”, onun durumuna uygun ve okuduğunda zaman ve bilgi kazanacağı bir kitap önerdiğinizde, o kitabım kendisini de sizden ödünç ister. Bunu da ricayla da değil, emir gibi yapar. Danışmanlık mesleğiyle kütüphanecilik mesleğini karıştırır! Cancağızım, ben doğru kitapları bulmak için yıllarca okudum! Bir zahmet sen de git kitabı satın al veya başka birisinden ödünç al değil mi ama? Tavsiye etmiş olduğunuz kitabın sizde bulunmadığını veya ödünç veremeyeceğinizi söyleyince, bir de sizi mahcup etmeye çalışırlar ve “aklıma sen düşürdün” vs gibi şeyler söylerler. Ben de “canım yurdum insanı! Bu “tilkilikle” senin sonun olacak” diye içlenirim!

İş dünyasında da kurnaz, ama bir o kadar da mutsuz olan çok sayıda insan bulunur. Para kazanırlar, ama insan kaybederler. Bu durum, bedenindeki bir yaradan kan kaybeden bir kişinin acil servise koşmak yerine, bakkala gidip litrelerce meyve suyu alıp-içmesine benzer. Meyve suyu kan yapmaz mı? Yapar derler, ama cancağızım biraz beklemek gerekir. Ona da ömür yetmez! Para kazanmayın demiyorum, çünkü lazım bir şeydir. Ama parayla halledilemeyecek olan ve sadece hatırla yaptırılabileceğiniz işler de vardır. Tabi etrafınızda hatırınızı sayan insanlar var ise bu mümkündür!

Bir keresinde, bir arkadaşım, arabasının park ücreti olan 5 YTL’yi görevliye kâğıt para olarak vermiş. Park yeri sorumlusu da, para üstü vermesine gerek olmadığı hâlde, dalgınlıkla arkadaşıma 10 YTL üstü, yani 5 YTL vermiş. Arkadaşım da bu parayı: “Fazla verdin kardeş” diye geri verince, “kurnaz” ve “keskin zekâlı” görevli ona şöyle demiş: “Abi bu 5 YTL çok eski. Sende başka varsa onu ver!” Kendi vermiş olduğu eski parayı almamış. Yahu kardeş, “keskin” zekânı teşekkür etmek için kullansana! Onu mizah konusu yapmasana!

Bir tanıdığım, bir arkadaşıyla ortak iş yapmaya başladı. Ama işler beklediğinden iyi gidince, arkadaşının kârdan aldığı payı çok bulup, asit bir sebepten “hır” çıkararak onunla yolunu ayırdı. Ama sonra kendisi beceremediği için, sadece arkadaşını değil, aynı zamanda ikinci ortağını ve o yeni işi de kaybetti. Bir başka elemanını da, ona “hırsız” damgası vurarak işten attı. Amacı kendi akrabasını onun yerine koyup, güya kontrolü sağlamaktı. Ama akrabası deneyimsiz olduğu için işleri yürütemedi. Bu kişi şirkette içilen çayın hesabını yaparken, birkaç işini kendi eliyle yıkıp, on binlerce YTL zarar etti.

Hiçbir elemanıyla sağlıklı bir şekilde ayrılmadığı için, giden eleman yerine birisini yetiştirip koyamıyordu. Sonunda etrafında aile bireylerinden başka kimse kalmadı. Çok kaliteli bir çalışanı, aynı akibete uğramamak için istifa etti. Bu kişi, 3 yıldır onunla çalışan elemanının neden istifa ettiğini düşünmek yerine, tazminat vermek zorunda olmadığına sevindi. Kan bağı olan kişiler dışında, hiç bir ilişkisinde derinleşemediği için, sürekli yeni kişilerle iş yapmak zorunda kalıyor. Ona yaklaşık 2 yıl önce anlatıp-uyarmış olduğum bu “kan kaybı” durumunu şu anda kötü bir şekilde yaşıyor.

Bazı çocuklar, sizin ona getirdiğiniz şekerden size vermezler. Bu kurnazlıktır. Çünkü ertesi akşam ona şeker getirebilecek birisinden şeker esirgemek, olsa olsa kurnazlık olur. Ama bazı çocuklar da size hemen şeker ikram ederler, çünkü sizin ona yine şeker getireceğinizi bilirler. Bu ise akıllılıktır! Bazı çocuklar da hesapsız ikram ederler. Bu üçüncü grup, hayatta biraz üzülürler ve zamanla ikinci gruba dahil olurlar ve ölçüsüzce vermemeyi öğrenirler.

Kurnazlarla bir arada yaşamak, dikkat ister. Kurnazlıkları, insanlara karşı duydukları korkudan ileri gelir. Onlar, savaşta düşman sanıp, arkadaşlarını vuran askerlerin yaptığı gibi sivil hayatta yaparlar. Cephedeki kişinin bu hatası, bir derece anlaşılabilir. Ama sivil hayatta, bazen vurulmayı göze almak pahasına da olsa insanlara şans vermek gerekir.

Ne dersiniz?
-----------
www.savassenel.com
-----------
Konuyla İlgili diğer yazılar ve öneriler: Açılmasını istediğiniz linki/ satırı tıklayınız:
Kurnaz mısınız, Yoksa Akıllı mı?
Tek Başımıza Daha Çok Kazanabilir miyiz?
Kuşkulanmakta Haklısınız, Ama araştırmamakta Haksızsınız!
Madem ki Zekîyim, O hâlde Kitap okumama Gerek Yok!
Dostum, Çok Mu Safım Sence?
-----------
Konuyla ilgili film-kitap önerileri yapmak-almak ve yorumlarınız için:
MSN: savassenel@hotmail.com
savassenel@yahoo.com




Saygılar

Savaş ŞENEL

www.savassenel.com