Wednesday, March 17, 2010



Devlet Su İşleri/ Bırak Bu İşleri!

Okurlarımla ve fikirlerine değer verdiğim diğer kişilerle, yazılarım hakkında konuşuyoruz. Kimisi: "Yahu ne sızlanıyorsun, bağırsana!" diyor, kimisi: "Kendinden emin tavrın okuyucuyu rahatsız edebilir" diyor. Diğer başkaları da: "Daha keskin yazsanız, daha güzel olur" diyor. "Böyle güzel, böyle yazmaya devam edin" diyenler de var. Bütün bu düşüncelerin sahipleri kendince haklı ve onların yorumlarını önemsiyorum. Derken, bu tür alış-verişler arasında kendi hâlimde yazmaya devam ediyorum.

Zihnim herşeyi dengelemeye çalışıyor; hiç kimseyi tamamiyle suçlu ilan edemiyor; zaten hiç kimse tamamıyla suçlu değil. Aklıma gelen ve hergün görüp-durduğum herşeyi de yazamıyorum. Çünkü en başta bir eğitimciyim; belki benim bu kadar yazmam bile fazla veya abes. Yazılarımı okuyan insanların umutlanmaları, daha doğrusu zaten var olan şeyleri görmelerini istiyorum. Yani yazılarımda ütopya yok; gerçekler var. Ama okurun "gözüne gözüne sokmak" için, belki daha net yazmam lazım; daha canlı, hatta rahatsız eden örnekler vermem gerek.

Belki de: "Türk milleti aptal değil, ama yıllarca onu aptallaştırmak için çalıştılar" demem lazım!

"Sizin "konu-komşu görsün" diye ve sonu gelmez taksitlerle aldığınız arabalar yüzünden sokaklarda rahat yürüyemiyoruz!" demem lazım.

"Babalar, çocuklarınız hayattaki en büyük projelerinizdir, bırakın bu aymazlığı ve ilgisizliği. Oğullarınızla ve özellikle kızlarınızla zaman geçirin; çekincelerinizi çocuklarınıza korkutarak değil, sebeplerini öğreterek anlatın!" demem lazım.

"Patronun hayatta karşına çıkan en acımasız satıcı olabilir; sözgelimi sana bir bilgisayar aldıysa, yükünü hafifletmek için değil de, yükünü artırmak için olabilir, dikkat et!" diye sizi uyarmam lazım!

"Çalışanlar, bazılarınız neden zam alamıyor biliyor musunuz? Çünkü günün kaç saatini internette arkdaşlarınızla sohbet ederek geçirdiğinizi patronunuz biliyor, size ona göre maaş veriyor!" diye anons yapmam lazım!

"Anneler, kapatın televizyonu, bir şeyler okuyun; milletin ayıplarını ve çarpık ilişkilerini içeren programları seyretmeyin; onun yerine çocuklarınızı "haz tüccarlarına" karşı yetiştirin. Bir çocuğun cinsel kimliğiyle bilgileri başkalarından değil, sizden alması lazım!" diye bağırmam lazım.

"Oğlunuzun veya kızınızın senin "ahlaksız" olarak nitelediğin birisi olmasını istemiyorsan, "ahlaksız" olarak nitelediğin kişilerin programlarını onlarla birlikte ve hatta kendi başına bile seyretme!" demem gerek.

"Türk erkeği evde zaman geçiremez! Etliye-sütlüye karışır, hiç bir şeyi düzeltmez ve herşeyi daha karmaşık bir hâle getirir. Çünkü ailesiyle zaman geçirmeye değil, durmadan çalışmaya veya işe gitmeye alışıktır!" mı desem?

İnternet çocuklarınızı ileri zekâlı yapmaz ve eğer kontrol etmezseniz, internet yüzünden hayatın içinde savrulur giderler! Siz saf mısınız, çocuk kendi odasında internetle yalnız bırakılır mı?" demem lazım!

"Erkekler! Kadın görünce, kimyanız neden değişiyor? Neden saçma-sapan davranıyorsunuz? Bütün kadınlar başıboş birer ülke ve sizler de onu fethetmekle ve hatta gerekirse, zorla işgal etmekle görevli askerler misiniz? Anlamıyor, sadece aşık oluyor veya arzuluyorsunuz, neden konuşmayı-anlamayı denemiyorsunuz?" demem lazım.

"Kadınlar, neden kapalı davrandığınız hâlde manupleye açıksınız, sağlam bir kale gibi göründüğünüz hâlde sizi etkilemek ve manüple etmek neden bu kadar kolay? Bu tavrınız sağlam bir duruştan değil de, öğretilmiş ve anlamadan uyguladığınız bir öğretiden geliyor, farkında mısınız?" demem lazım.

"İnternette başı-boş gezen çocuklara rastlıyorum! Beni arkadaş listelerine eklemiş çocukları baba gibi uyarıp, sonra adlarını listelerimden silmekten yoruldum. Bunların anne ve babaları nerde, daha önemli ne işleri var?" diye sormam lazım!

""Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık" sözü ne kadar saçmaysa, "para her şeyi satın alır!" sözü de o kadar saçmadır!" diye yazmam gerek.

"İyi, ama nahif olan insanlar, paraya herkesten çok sizin ihtiyacınız var, zengin-varlıklı olmayı hedefleyin, geçinmeyi hedefleyen geçim sıkıntısı çeker, çünkü hedef küçüktür! Bırakın bu saflığı, edindiğiniz çevrenin kalitesini, kendi değeriniz kadar paranızın da miktarı belirler, kendinizi kandırmayın!" demem lazım.

"Kadınlar varlıklı erkeklerle evlenmek isterler; çünkü kadınlar ve çocuklar zariftirler, ihtiyaçları çoktur! Ben de kadın olsam, sevdiğim ve varlıklı bir erkekle evlenmek isterdim" diye yazmam lazım.

"Düşmez-kalkmaz bir Allah! Kimin ne olacağı belli olmaz, ama yine de alkol veya sigara kullanan birisiyle evlenmeyin, çünkü o kişi potansiyel hastadır; eş mi olacaksınız, hasta bakıcı mı? Aha bakın istatistiklere!" diye söylemem lazım!
"Yahu dindar olduğunu söyleyen kardeşim, nasıl bu kadar olumsuz ve umutsuz olabiliyorsun! İnsanlara umut vermen gerekir, ama yüzünde tebessümden eser yok. Ürün veya hizmet satarken, neşelisin, camiden çıkarken yüzün asık, niye?" demem lazım!

Ama yapamıyorum ve daha sakin yazıyorum. Çünkü hepimiz geleneğin inkâr edildiği, hatta lanetlendiği ve yerine sahte ritüellerden başka hiç bir şey konmadığı bir dönemin kırgın ve yaralı çocuklarıyız. Biz büyürken, üzerimize kendi kendisine sinmiş olması gereken şeyleri, kitaplardan, seminerlerde ve çay sohbetlerinde (bunu yapmayı akıl edebilirsek veya birisi elimizden tutarsa) öğrendik. Öğrenmekten gelen sevinle birlikte, geçmişimize dönük acı çektik; çekmeye de devam ediyoruz. Geçmiş bizi daha çok yaraladı. Öğrenenler bilinçten gelen bir acıyla yaşıyor; öğrenmeyenlerse, oyuncaklarla avunuyorlar.

Bir de ben yüklenmemeyim diyorum ve sakin sakin yazıyorum!

Ha bazen diyorum ki kendime: "Senin anlattıkların çok lüks, Savaş Hoca; Devlet su işleri/ Bırak bu işleri!"

Ama yine de devam. Huylu huyundan vaz geçer mi?:)
Aslında "hırçın bir Savaş Hoca" fikri de hoşuma gitmiyor değil, çünkü hırçın da yazsam, umutluyum benç Bazı vitaminler vücutta üretilir, bazıları besinlerle alınır. Umutsa, hem içimde var, hem de dışarda.

Du bi düşüneyim ben bu konuyu!

Bu arada İngilizce yazmaya ağırlık vereceğim; dünyaya açılacağım.

"Balın olsun çanakta, arısı gelirmiş Bağdat'tan!"

Siz vakit buldukça okuyun, rahat olun. Bütün dünya benim!

Haksız mıyım?
------------
Savaş ŞENEL: Vizyonu, Misyonu ve Değerleri
---------------
Konuyla ilgili film-kitap önerileri yapmak-almak ve yorumlarınız için:
MSN:
savassenel@hotmail.com
savassenel@savassenel.com
Skype: savas.senel
Twitter: savas senel
Facebook: savaş şenel
-------------------