Friday, January 23, 2009


HAYATINIZI VE HAYALLERİNİZİ SEVDİĞİNİZ BİR İŞİ YAPARAK KAZANABİLİR MİSİNİZ?

Hayatını ve hayallerini sevdiği işten kazanmak hem keyifli hem de zor bir girişimdir!


Birinci zorluk şudur: Yapmak istediğiniz iş, sizin eğitim aldığınız alanla aynı adı taşımıyorsa, bir çok soru veya itirazla karşılaşabilirsiniz. Düzenlemeler veya sistem de buna izin vermeyebilir. Sözgelimi, bir dersanenin sahibi benden, kurumunda iletişim dersleri vermemi rica etti. Ama düzenlemeler, bu dersleri verecek olan kişinin halkla ilişkiler bölümünden mezun olması gerektiğini belirtmekteydi. Diyelim ki Gandhi yaşasaydı, bu türden iletişim dersleri veremeyecekti, çünkü Gandhi, halkla ilişkiler mezunu değildi, hukuk mezunuydu! Elbette kendimi bu büyük liderle aynı kefeye koyuyor değilim, ama ben de bir eğitimci, tercüman ve yazar olduğum ve hayatımı iletişim kurmakla kazandığım hâlde bu dersleri vermem mümkün olmadı! Allah'tan seminerler vermek için böyle bir şart gerekmiyor!

Bu yolda karşınıza anlamsız itirazlar da çıkar. Mesela İngilizce öğretmeni olduğunuz için, aslında iyi bir mesleğiniz olduğunu ve başka bir alana geçmenizin gereksiz olduğunu söylerler! Hâlbuki ben İngilizce öğretmekten nefret etmediğim gibi, iletişim seminerleri verdiğim için işimi de bırakacak değilim! Bu iki alan, benim için birbirini besleyen iki kaynak olageldiler. Bunu anlatmaktan çoktan vaz geçtim! Hem derslerimi hem de seminerlerimi verip, yoluma devam ediyorum!

Bir gün bir bayan öğrencimle konuşuyordum. Meslek Yüksek Okulunun muhasebe bölümünde okuyordu. Sohbet sırasında, aslında çocuklarla ilgili konuları daha çok sevdiğini söyledi. Ben de ona isterse bu konuda kendisini geliştirebileceğini söyledim. Konuyla ilgili kitaplar okuyabilir ve zaman içinde geçimini be hayallerini bu iş vasıtasıyla kazanabilirdi. Ama ailesi buna izin vermiyormuş, çünkü muhasebecilik ölmeyen bir meslekmiş! Çocuklarla ilgili mesleklerin neden “ölümlü” olduklarını hâlâ anlayabilmiş değilim!

Ülkemizde veya belki başka ülkelerde de, sevmek deyince akla işiniz değil hobileriniz gelir. Genel anlayış neredeyse şudur: Gündüzleri “acı” çektiğiniz bir işte çalışır ve akşamları veya hafta sonu da sizi rahatlatan ve size keyif veren bir hobiyle uğraşırsınız! Hobinizi iş hâline getirmeye kalkarsanız, bazı kişiler size eşinizden boşanıp, başka bir kadınla evlenmek isteyen birisine yaptıkları muameleyi yaparlar! Hâlbuki değiştirmek istediğiniz şey, eşiniz değil, işinizdir. Mantıklı bir stratejiyle, bir sektörden diğer bir sektöre pekâlâ geçebilir veya her ikisinden de para kazanabilirsiniz!

Sevdiğiniz bir işi yapmanın en büyük dezavantajlarından birisi de, bu sevginizin kötüye kullanılması riskidir. Bir iş severek ve mızıldanmadan yapan insanların hakkıyla takdir edildikleri bir ülkede yaşamıyoruz. Sizin yaptığınız işten keyif aldığınızı gören kişiler, size verdikleri ücreti düşük tutma eğilimine girmektedirler. Böyle yapmaları, belki yeterince “acı” çekmediğiniz, belki Pazartesi sendromları yaşamadığınız veya iki de bir mızmızlanmadığınız içindir! Sebebi veya sebepleri ben de tam olarak anlamış değilim!

Bir gün bir arkadaşım, sevdiğim bir ülkeye tercüman olarak gitme teklifi alırsam, sevincimi belli etmemem gerektiğini, çünkü bunun bana önerilen fiyatı düşürebileceğini söyledi. Haklıydı da! Sevdiğim veya daha önce görmemiş olduğum bir ülkeye tercüman olarak gitmek için ücreti biraz düşük tutabilirim. Ama hepten bedava hizmet almaya çalışmaları çok komik olur, ama ne yazık ki bu olabiliyor! Yahu ben de poker oyuncusu değilim ki, sürekli duygularımı saklayayım!

Bana en komik gelen şey de şudur: İşinizi sevdiğinizi belli edip, normal olan ücreti istediğinizde karşınızdaki kişi bir “hain” görmüş ifadesi takınabiliyor. “hem işini seviyorsun, hem de herkesin istediği ücreti istiyorsun, bu nasıl iş?” der gibi bakıyorlar! İşte o zaman içimden kahkahalarla gülmek geliyor. İşini seviyor olmakla, bedava çalışıyor olmak arasındaki farkı anlatacak hâlim yok! Devlet, “sevdiği işi yapanlar, bazı hizmetleri bedava alacaklar” diye bir yasa çıkarırsa, ben de o zaman hizmetlerim karşılığı para almak veya indirim yaparım!

Sevdiğiniz iş, somut bir ürünü değil, hizmet satmaksa, diğer bir zorluk sizi bekler: İnsanlar, aldıkları ürünün en azından maliyetini ödemek konusunda tereddüt etmezler. Ama onlara zaman kazandıran bir danışmanlık hizmeti için ücret ödemek, ülkemizde yeni gelişen bir beceridir. Temel sorun, tavsiyelerinizin bir değer üretmemesi veya bu değerin alıcının işine yaramaması değildir. Tavsiyeleriniz, hem değer üretirler, hem de işe yararlar, ama soyutturlar. Dolayısıyla bazen peynir satan birisinin gördüğü itibarı görmeyebilirsiniz! Çünkü peynir elle dokunulabilen ve tadına bakılabilen bir üründür!

Yinede “ya işinizi sevmeye çalışın veya sevdiğiniz bir işe doğru geçiş yapın” derim!
-------------------------
www.savassenel.com
-----------------------
Konuyla İlgili diğer yazılar, öneriler: Görmek istediğiniz linkin adını tıklayınız:
Gandhi Hakkında
Gandhi ile ilgili güzel bri film
En çok sevdiğim konuyla ilgili Yazılarım
Seminerlerim
Kurnaz Değilim, Ama Kurnazları Tanırım!
Bu Nasıl Ticaret Kanka?
İnsan, Bazen Hayata Karşı Çocukça Bir Küskünlük Duyabilir
Yapmış Olduğum Bazı Anlaşmaları Bozduğum Oldu? Neden mi?
Girişimcilerin Öncelikleri
-----------
Konuyla ilgili film-kitap önerileri yapmak-almak ve yorumlarınız için:
savassenel@hotmail.com
savassenel@yahoo.com

No comments:

Post a Comment